Перевод: со всех языков на турецкий

с турецкого на все языки

bırak canım!

  • 1 бросать

    atmak,
    bırakmak,
    fırlatmak,
    savurmak; salmak,
    göndermek; terk etmek,
    el çekmek
    * * *
    несов.; сов. - бро́сить
    1) atmak; bırakmak; fırlatmak, savurmak ( швырять)

    броса́ть грана́ты — el bombası atmak / fırlatmak

    броса́ть мяч в во́здух — topu havaya fırlatıp fırlatıp tutmak

    броса́ть в кого-л. камня́ми — (birini) taşlamak / taşa tutmak

    броса́ть я́корь — demir atmak

    броса́ть трап — iskele atmak

    3) ( быстро перемещать) gönderivermek; salmak

    бро́сить про́тив забасто́вщиков полице́йских — grevcilerin üstüne polis salmak

    броса́ть диви́зию в бой — tümeni savaşa sürüvermek

    (волно́й) ло́дку бро́сило в сто́рону — dalga kayığı yana sürükleyiverdi

    маши́ну броса́ло из стороны́ в сто́рону — araba bir o yana bir bu yana sallana sallana yürüyordu

    бро́сить взгляд на кого-что-л. — bir göz atmak, nazar atmak

    бро́сить злой взгляд — ters bir bakış fırlatmak

    со́лнце бро́сило луч на... — güneş......yi aydınlatıverdi

    4) bırakmak, terketmek; el çekmek

    бро́сить шко́лу — okulu terketmek

    бро́сить жену́ — karısını bırakmak

    броса́ть кури́ть — sigarayı / tütünü bırakmak

    бро́сить воровство́ / ворова́ть — hırsızlıktan el çekmek

    он бро́сил все дела́ и прие́хал — işlerini yüzüstü bıraktı, geldi

    бро́сить кого-л. на полпути́ — yarı yolda bırakmak

    5) в соч.

    меня́ бро́сило в дрожь — beni bir titreme alıverdi

    его́ бро́сило в пот — onu ter bastı

    ••

    брось ты э́ту зате́ю! — vazgeç bu sevdadan!

    да брось ты?! - Ей бо́гу, пра́вда! — hadi be sen de! - Vallahi doğru söylüyorum!

    зря броса́ть де́ньги / деньга́ми — boşuna para savurmak

    броса́ть гря́зью в кого-л. — (birine) çamur / zifos atmak

    Русско-турецкий словарь > бросать

  • 2 да

    evet
    * * *
    I частица
    1) утв. evet; ya; ha

    придёшь? - Да. — gelir misin? - Evet

    да-а, стра́нно... — ya-a, acayip...

    да! чуть бы́ло не забы́л — ha, az kaldı unutuyordum

    2) вопр. sahi mi?; yok canım?; değil mi?; efendim?

    да что ты / вы? — yok canım?

    придёшь, да? — gelirsin, değil mi?

    Хаса́н! - Да? — Hasan! - Efendim?

    да ну? — yok canım?, deme!

    3) усил. обычно не переводится canım (при упреке, несогласии)

    да ра́зве э́то недоста́ток? — canım bu da bir kusur mu?

    да что (там) кни́ги, он и газе́т не чита́ет! — kitap ne söz, gazete okumuyor!

    да что там кни́ги, хоть бы газе́ты чита́л... — bırak(ın) kitapları, gazete okusa...

    да ты сади́сь! — otur sen

    да сади́сь же ты (наконе́ц)! — otursana!

    да нет, тебе́ так показа́лось — yok canım, sana öyle gelmiş

    да ра́зве э́то челове́к? — o da sanki adam mı?

    да ра́зве я мог поду́мать, что... —... aklıma gelir miydi hiç?

    да ты не расстра́ивайся! — üzme kendini sen!

    да кто за него́ пойдёт (за́муж)? — onunla hangi kadın evlenir ki?

    да замолчи́шь ты и́ли нет?! — susacak mısın, susmayacak mısın?!

    да ты опо́мнись! — efendi, kendine gel!

    да ты влюбле́на в него́! — ayol sen âşıksın bu adama!

    да посто́й ты! — dur yahu!

    4) ( пусть)...sın

    да здра́вствует... ! — yaşasın... !

    да поги́бнет / сги́нет... ! — kahrolsun... !

    да бу́дет вам изве́стно, что... — haberiniz olsun ki...

    да прости́т мне чита́тель,... — okurlar bağışlasın beni,...

    ••

    вот э́то да! (при удивлении)vay canına!

    II союз
    1) соед. bir de, ile

    сосна́ да ель — (bir) çam bir de göknar

    вдоль доро́ги - все поля́ да поля́ — yol boyu hep tarlalar

    2) присоед. hem (de); bir de; da

    (я) купи́л кни́гу да ещё каку́ю интере́сную — bir kitap aldım, hem de çok ilginç bir kitap

    да и́зредка наве́дывался к бра́ту — arada bir de kardeşini görmeye giderdi

    да я и не жа́луюсь — yakındığım da yok zaten

    да и что э́то тебе́ даст? — hem bu ne kazandırır sana?

    да и вре́мени у меня́ не́ было — vaktim de yoktu (zaten)

    3) против. ( однако) ama

    Русско-турецкий словарь > да

  • 3 come off it

    saçmalama, hadi canım, bırak numarayı

    English-Turkish dictionary > come off it

  • 4 come off it

    saçmalama, hadi canım, bırak numarayı

    English-Turkish dictionary > come off it

  • 5 ach

    ach int ah!;
    ach ja (nein)? sahi mi?;
    ach je! sevsinler!;
    ach komm! bırak şimdi!;
    ach so! ha!, ya!;
    ach was!, ach wo! ha(y)di canım (sen de)!

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > ach

  • 6 sein

    sein <ist, war, gewesen> [zaın]
    1. vi sein
    mir ist kalt üşüdüm;
    bist du's? sen misin?;
    wir sind Freunde biz arkadaşız;
    sie ist Türkin o, Türk(tür);
    ich bin aus Dortmund ben Dortmund'danım;
    ich bin 25 ben 25'im;
    zwei und zwei ist vier iki iki daha dört eder;
    sie ist Polizistin o kadın polistir;
    seien Sie ( mir) nicht böse, aber... bana kızmayın ama...;
    es wäre besser gewesen, ...... daha iyi olacaktı;
    wie wäre es mit einem Bier? bir bira içsek nasıl olur?;
    nun sei doch nicht so! öyle naz yapmasana!;
    ist es nicht so? öyle değil mi?;
    es ist nichts bir şey yok;
    das war's işte bu kadar;
    mir ist heute nicht nach Kuchen ( fam) bugün canım pasta çekmiyor;
    mir ist schlecht iyi değilim;
    mir ist schwindlig başım dönüyor;
    mir ist, als hätte ich Stimmen gehört sanki sesler duymuşum gibi geldi;
    lass es \sein! bırak!, yapma!;
    es sei denn, dass... meğerki;
    wie dem auch sei nasıl olursa olsun
    2) ( Zustand)
    sie ist verheiratet o evli(dir)
    3) (vorhanden \sein) (mevcut) olmak, bulunmak;
    ist da jemand? orada [o burada] kimse var mı?;
    es waren viele Leute da orada çok insan vardı;
    es war einmal... bir varmış...
    4) ( sich befinden) bulunmak, olmak;
    sie sind in Deutschland Almanyadalar;
    wo warst du so lange? neredeydin bu kadar zaman?
    es ist 14.30 Uhr saat 14.30;
    heute ist Montag bugün pazartesi;
    es ist Juni hazirandayız;
    es ist sonnig/heiß hava güneşli/sıcak;
    das ist über 10 Jahre her bunun üstünden 10 yıl geçti;
    morgen sind es 10 Jahre, dass wir uns kennen yarın tanıştığımızın onuncu yıldönümü
    6) ( geschehen) olmak;
    muss das \sein? bunun olması zorunlu mu?;
    kann \sein! olabilir!;
    was ist? ne var?;
    ist was? bir şey mi var?;
    sei's drum! haydi öyle olsun!; ( es macht nichts) fark etmez!
    7) ( Hilfsverb)
    sie sind schwimmen ( gegangen) yüzmeye gittiler;
    ich bin krank gewesen hastaydım;
    2. [zaın] pron ( adjektivisch) onun;
    \sein Sohn/Auto onun oğlu/otosu;
    \seine Kinder/Freundin onun çocukları/kız arkadaşı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > sein

  • 7 ziehen

    ziehen <zieht, zog, gezogen> ['tsi:ən]
    I vt
    1) ( allgemein) çekmek (an -den); ( zerren) çekmek, sürüklemek; ( Anhänger) çekmek; ( dehnen) uzatmak;
    jdn am Ärmel \ziehen birini kolundan çekmek;
    jdn auf seine Seite \ziehen birini kendinden yana çekmek;
    etw nach sich dat \ziehen ( fig) bir şeyi peşinden sürüklemek, bir şeye yol açmak;
    alle Blicke/die Aufmerksamkeit auf sich \ziehen herkesin bakışını/dikkatini üstüne çekmek;
    etw ins Komische/Lächerliche \ziehen bir şeyi komikleştirmek/gülünçleştirmek;
    Saiten auf ein Instrument \ziehen bir çalgıya tel takmak;
    der Honig zieht Fäden bal iplik iplik oluyor
    2) (heraus\ziehen) çekip çıkarmak ( aus -den); ( Wurzeln) çıkarmak ( aus -den);
    Zigaretten \ziehen (otomattan) sigara çekmek;
    Fäden \ziehen iplikleri çekmek [o almak];
    aus dem Verkehr \ziehen ( Auto) trafik kaydını silmek(-in); ( Geld) tedavülden kaldırmak;
    einen Vorteil aus etw \ziehen dat, bir şeyden çıkar sağlamak
    3) (heran\ziehen) çekmek (an/auf -e/-e);
    das Boot ans Ufer \ziehen tekneyi kıyıya çekmek;
    mich zieht überhaupt nichts nach Schweden İsveç beni hiç çekmiyor;
    es zieht mich nach Hause/in die Ferne canım eve/uzaklara gitmek istiyor
    4) ( Linie) çekmek;
    sich dat einen Scheitel \ziehen saçını ayırmak
    5) ( Graben, Grenze) çekmek; ( Mauer, Zaun) çekmek
    6) ( Pflanzen, Tiere) yetiştirmek; ( Kerzen) yapmak
    7) math almak;
    die Wurzel aus einer Zahl \ziehen bir sayının karekökünü almak
    8) ( im Kartenspiel) çekmek
    9) fin ( Wechsel) keşide etmek;
    ein gezogener Wechsel keşide edilmiş bir poliçe
    10) ( füllen) doldurmak;
    Wein auf Flaschen \ziehen şarabı şişelere doldurmak
    II vi
    1) a. auto çekmek;
    an etw dat \ziehen bir şeyi tutup çekmek;
    das Auto/der Kamin zieht gut ( fam) araba/baca iyi çekiyor;
    er zog an seiner Pfeife piposunu tüttürdü;
    lass mich mal \ziehen ( an der Zigarette) bırak bir fırt çekeyim
    2) sein (um\ziehen) taşınmak (nach/in/auf -e); ( zu jdm) -e (zu -e);
    ich ziehe nach Aachen Aachen'e taşınıyorum;
    sie \ziehen aufs Land şehrin dışına taşınıyor
    3) sein ( gehen, wandern) gitmek (zu/nach -e/-e); ( durchqueren) geçmek ( durch -den); ( Vögel) göç etmek;
    in den Krieg \ziehen savaşa gitmek;
    die Jahre zogen ins Land aradan yıllar geçti;
    einen \ziehen lassen ( fam) ( furzen) osurmak, yellenmek
    4) ( im Spiel) sürmek, hamle yapmak;
    mit dem Turm \ziehen kaleyi sürmek
    5) ( Tee) demlenmek;
    den Tee zwei bis drei Minuten \ziehen lassen çayı iki üç dakika demlemek [o demlendirmek]
    6) ( fig) o ( fam) ( Wirkung haben) sökmek, geçmek, etki yapmak;
    das zieht bei mir nicht bu bana sökmez;
    dieser Trick zieht immer bu oyun her zaman söker
    7) ( schmerzen) sızlamak
    III vr
    sich \ziehen
    1) ( sich erstrecken) uzanmak; ( vorhanden sein) olmak;
    dieses Thema zieht sich durch das ganze Buch bu konu bütün kitap boyunca uzar gider
    2) (sich ver\ziehen) çekilmek
    3) ( fam) ( dauern) uzamak, sürmek
    IV vi unpers ( Luftzug) cereyan [o kurander] yapmak;
    es zieht! cereyan [o kurander] yapıyor!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > ziehen

См. также в других словарях:

  • canım! — 1) sevgi bildiren bir seslenme sözü Gitme canım oğul, uyma bu akıllara. T. Dursun K 2) hoşnutsuzluk anlatan bir seslenme sözü Canım be evladım, bırak şu el öpmeyi! M. Ş. Esendal 3) (ca:nım) çok güzel, çok değer verilen İnsanlar bir zamanlar şu… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Nazan Öncel — Born February 6, 1956 (1956 02 06) (age 55) Origin İzmir, Turkey Genres Pop, Pop rock Occupations …   Wikipedia

  • haydi — ünl. 1) İsteklendirmek, çabukluk belirtmek için kullanılan bir söz, hadi Haydi! Sen git, beni yalnız bırak, bu akşam iyi değilim. A. İlhan 2) Kabul ve onama bildiren bir söz 3) Hafifseme, alay etme belirten bir söz Haydi oradan be maskara.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»